23 Şubat 2015 Pazartesi

Açılma

Kim ister, duygularını açtığı insanın nazikçe reddetmesini beklemeyi?
Yağmur yağıyordu. Sonbaharın ilk yağmuru belki de. Mevsim sonbahardı ama kendini kış sanıyordu. Bir sigara sardım, yaktım. İçtiğim sigara her günkünden çok farklıydı.  Anlamlı içer oldum. Derince, acıyı hissederek ama düşünmeden…
Reddedilme acısı, polisten yenen copun acısına benziyor. O an hissedilmiyor ama sonra yakıp kavuruyor dokunduğu yeri. Copu yerken hissedilmeyen acının sebebi hırs olmalı. Peki ya bunun sebebi ne?
Dile getirmemek için çok tuttum kendimi ama konuşmalıydım. Büyüklerimiz  “Gönül kimi severse, dünya güzeli odur” dediler. İnandım. Dünya güzeli belledim ama söyleyemedim. Ayıp ettim, öğrendiklerimi yapamadım. Yine de gözlerine bakıp, “ben” ile başlayan cümleyi kuramadım. Ne mi yaptım?
Saatlerce karşılıklı konuşup arkadaş rolünde dinledim. Çıktım ve gittim. Dayanamadım, yüz metre sonra geri döndüm. Koştum. Delicesine koştum. Yağmur sırılsıklam yapsa da beni, umurumda değildi. İlk defa bir çılgınlık yaptım. Bir çılgınlık mıydı bilmiyorum. Düşünmüyordum. Sadece koşuyordum. Evden çıkacak diye çok korktum. Yetişmeliydim. Bir dakika da olsa görmeliydim.  Geldim. Nefes nefese… Ziline bastım. Kapıyı açtı. Gözleri her zamankinden daha kocamandı. Neden geri döndün dercesine bana bakıyordu. Yine söyleyemeyeceğim diye çok korktum. O an kocaman bir ömür gibiydi. Tekrar baş işaretiyle neden geri döndüğümü soruyordu. Bu sefer yutkundum ve “senden etkilendiğimi söylemek için geri döndüm” diyebildim. Hâlbuki onlarca cümle düşünmüştüm. Hiçbiri aklıma gelmedi. Neden geri döndüğümü düşünerek bir suçlu gibi hissettim kendimi. Elim duvarda başım elime yaslıydı. Hafifçe başımı kaldırıp söylemiştim bunu ve o sadece; “İçeri gir, konuşalım” dedi. Ben böyle hayal etmemiştim. Bunu da söyleyemedim.
İçeri geçtik. Oturduk karşılıklı, ilkinde olduğu gibi. O bir sigara yaktı. Ben sarmaya çalıştım ama ellerim titriyordu. Saramadım. İkinciyi denedim. Sardım ama bu sefer de filtresi çıktı. Rezil mi olmuştum? Hayır, sanmıyorum, sadece bir an rezil olduğumu düşündüm o kadar. Makine var. İstersen onunla sar dedi. Olur, dedim. Fakat bununla da hiç sarmamıştım. Aslında söylemezdim ama bir kez daha rezil olmaktan korktuğumdan belki “ben hiç makineyle sarmadım” dedim. “Ben sararım dedi”. Keşke dedim içimden, keşke… Keşke bu konuşmaya hiç başlamasak, geldiğim yerden tekrar alsak sahneyi ve sen hayalimdeki gibi cevap versen bana. O zaman keyiften saramasam bu sigarayı da ben sarayım mı diyerek cilve yapsan. Bu da bir anlıktı. Sigarayı sarınca o düşünce de yitip, gitti.  
Bahçenin kapısını açtı. Sigaranın dumanı içeride kalmasın diye. Üşüdük beraber. Beraber üşümek ne kadar da güzelmiş. Ben seninle bir şeyler paylaşmayı ne kadar da çok istemişim.  Seninle üşümek, senin için yağmurda ıslanmak kadar güzeldi. Bunları da söyleyemedim.
Sigarasının ilk nefesini çektikten sonra “benden sana gelen bir duygu yok” dedi. Sonra, kimine göre klişe ama bana göre anlamlı, içi dolu konuşmalar başladı. Fakat ben bunların hepsine kapatmıştım kendimi. Çünkü ben o sırada şunu sorguluyordum; Önemli olan bir duygu olmaması mı, olmasını engellemek mi? Yine de neden olması için denemiyorsun diyemedim.
Haklıydı her şekilde. İstemiyorsa, istemiyordur. Üstelenmemeli duygular. Bencillik yapmamalı, sadece saygı duyulmalı. Ama dayanamamanın azizliği, hatırladıkça gülen yüzüm. İnsanlar dalga konusu yapardı, senin ismini duyduğumda oluşan surat ifademe. Bir sitem değil bu, kızmak da değil. Ne haddime! Durumu yazıyorum sadece. Ekseriyete ulaşmış duyguların eseri bu.
Sonra kalktım. Gitmem gerekti artık. Ben kalırdım saatlerce ama onun çıkması gerekiyordu. Nasıl da engel olmuştum ona. Kendi duygularım yüzünden onun da işini engelliyordum.  Bu yüzden mi karşılık bulamamıştım acaba? Sanmam. Samimiydi hissetmediğini söylediği an ki hisleri. Doluydu gözleri. Bir acıma duygusuyla mı yoksa üzülme duygusuyla mı bilmiyorum. Ben gidiyorum dedim. Hırkamı giydim. “Sana sarılmak istiyorum” dedim. Sarıldık. Saatlerce kalabilirdim öyle. Belki de hala oradayım. Sadece bedenim burada…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder