23 Şubat 2015 Pazartesi

İstiklal Caddesi'nde Bir Gün

Aralık ayının yirmi dördü, soğuktan titrememek için kendini zor tutuyordu. Yine de gitarını çalmaya devam ediyor, atılan 1 liranın sevinciyle ısınmaya çalışıyordu. İstiklal caddesinin tüm taşları sökülmüş, yerine asfalt yapılmıştı. Üşümesinden çok buna içerliyordu. Sahi ya, neden kaldırdılar yerdeki taşları, neden bozdular nostaljik havayı? Gezi direnişi miydi sebebi. Olamaz ki, gezi direnişinde taşlar hiç sökülmemişti çapulcular tarafından. Ya sökerlerse bir dahakine... Ne o, korkuyor musun? Yok, korku demeyelim de, üşüyordu. 1 lira bile ısıtmıyordu artık. Miktarın az olmasından değil, atan gidiyordu her nedense. Hayır para atmayın ama gelip dinleyin, beraber söyleyelim istiyordu. İçim ısınır o zaman, yaz sıcağında sahilde yürüyormuşçasına.  Son bir kız attı bir lira kestik müziğini. Bıraktı gitarı ve kalktı yerinden, kızın gözlerine baktı. Bir tebessümle rica etti beraber şarkı söylemeyi. Ama önce sigara sarmak gerekti. Amerikan tütünü çıkardı ve tütün iyice tiftiklendikten sonra arap kağıdını çıkardı. Tütünü kağıdın içine yerleştirdi ve çok sıkı olmamak şartıyla sardı. Bir tane de kendine sardı. Ne güzeldi bir nefeste tüm dünyayı dolaşmak. Kimileri için görülmeyen bu varlıkların oturmuş sigara içmesi ne sakıncalıydı. Televizyona çıksa sansürlenecek yaratıklardı. İkinci nefes daha derindi, sigaranın yarısına gelince sıkılmış birer çocuklardı. Sanki yıllardır tanışıyormuşçasına gülüşüyorlardı. Artık zamanı gelmişti bir türkü tutturmanın. Ele güne karşı, elin günün yanında, yarin yanağından gayrı ne varsa paylaşmaya koyuldular. Gitarını hafifçe tıngırdatırken Nazım'ın dizeleri çıktı ağızdan, beraberce.
Annelerin ninnilerinden
spikerin okuduğu habere kadar,
yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı,
anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık,
anlamak gideni ve gelmekte olanı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder